Her hikaye, anlatıcısına ve dinleyicisine göre değişmez mi zaten?
Geçmiş zaman sayfalara dökülür, geniş zaman üzerine çöker kahramanın, gelecek zamandan bahsetmek için gerekli koşullar yok. Yani uzun lafın kısası, zaman;direklere çarpar. 'Zamanla geçer' laflarının altında kalır, zamanın asla uymayacağı bir plan yaptığımızı fark ederiz. Hikaye bitmeye başladıkça başka sonlar arar dururuz. Çırpınırız. Duygulardan uzak durmaya çalışırız. Zaten çoktan berbat ettiğimiz her şeyin içine, kaskatı birine dönerek iyice sıçarız. Hikayelerin kahramanları kendileri için yaşamaz. Başkaları için yaşamaya başlamışızdır. Gövdemizi ayakta tutan artık alışkanlıklarımızın iskeletidir. Ne hayal, ne rüya, ne tutku, ne istek. En yalın haliyizdir kaybetmenin. Birden bire her şey çirkinleşir. Henüz olmadıysa da, hikaye bizi hep buna hazırlar. O gereken yerlerde haykırdığımız suskunluklara küs kaldık. Fırsatımız varken konuşmadığımız her şeyi şimdi sorguluyoruz. En çok kendimize yük, en çok kendimize beklenmedik bir yol oluyoruz. Bazı şeylerin artık önemi yok, yok, yok, anlamıyoruz bazı şeylerin artık hiçbir önemi yok. Çok güzel bir şeye baktıkça ona benzerim sanmak çocukluğumun en güzel uyku vakti hayali. Ama bak kurallar değişmiş. Artık aynalar haklı. Düştüm diyemediğimizde ayağım takıldı diyoruz. Kanamaktan korktuğumuz kadar kaybetmekten korksak belki daha güzel bir çocuk kalırdı içimiz. Ama en çok ben bilirim hikayelerin ortasında can veren bir yazar için her şey güzeldi diyip selam vermek de bir elveda'dır. omnia mutantur, nihil interit. “her şey değişir, ama hiçbir şey yok olmaz” M.E
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|