Gecenin dördü ve buz gibi kumda yalın ayak,
ellerim yapacak hiçbir şey yokmuş gibi yanımda yürüdükçe sallanıyorken, durduk yere aklıma takılan anılar seslerini yükseltmek ister gibi, İstanbul'un en kalabalık sokağından sola dönüp ilk lokantaya dalmış gibi, Birkaç saniye için elektrik gitmiş ve kaçındığım göz temasından kurtulmuş gibi, Yük omzumu ağrıttıysa da, laf gönlüme duvar örmüş gibi, unutulmayacak geceleri çirkince sabah etmeye bile başlanırken, gün boyu akan trafiğe rağmen eve ulaşamayacakmışım hissiyle, Karşımdaki aynaya kim olduğunu sorup yarım cümlelik cevaplar alıyorum. Yıkılma ama dik dur çünkü her duvar kendisinden sonrakilerden medet umuyor. Konuşma şimdi zamanı değil, zamanı gelince her şey duyuluyor. Kim bilir kaç kilometre ötede çarpıyor bir başka kalp de, Onu hisseder gibi dalıyorsun saniyelik zaman dilimlerine istemsiz. "Eğer beni sevmezse ne yaparım, bilmiyorum. Beni severse ne yaparım? Onu da bilmiyorum." diyor bir yazar. Hiçbir yere sığamıyorum. En çok da kendime, sığamıyorum. Dinlemelisin? M.E
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|