Elde olmayan sebeplerle kendine sonuç bulmuş olaylar yeterince yük değil miydi omzuna?
Kalın, gür, siyah saçlarının boynuna dokunacak kadar uzun oluşunda güç bulduğu bir şey var gibiydi. Rastgele bir sokakta yürürken aniden kendi farkına varıp dışarıdan ne kadar çirkin görünüyor olabileceğine takılırdı aklı. "Omzuma yer etmiş geçmişim kim bilir ne kadar kambur gösteriyor beni? Kim bilir ne kadar çirkin geliyor bakanlara yara izlerim?" Kendini en iyi kendi zevklerinin tokenleri ile boyarsa güzelleşeceğine inandı. En sevdiği şeyleri vücudunda taşırsa, belki kendini de sevebilirdi. Ama dünyanın öyle dönmeyesi vardı bir süredir. Mantıkla yola çıkanları yoldan saptırası, hızlı adım atanlara engel koyası, yavaş ve temkinli duranlara geç kalmışlık hissettiresi vardı. Tamamen tesadüfi işliyordu tüm evren. Varlığı tamamen kavramsal olan bu koskoca karanlık, adam' ı karşısına alıp alay eder gibi tekrarlattırıyordu çoktan tattığı hisleri. Peki her şey aynıyken; insanlar, olaylar, hisler, replikler ve hatta mekan bile aynıyken, nasıl oluyor da farklı sonuçlar çıkabiliyordu? Hala. Şarkı aralarına sakladığı cümleleriyle kendi kalbini kırıyordu her gece. ve anlayamıyor olmak dahi hiçbir şey umrunda değildi artık. Her şeyin basit açıklaması olmuyordu. Bazı şeylerin açıklamalarını sesli yapamıyordun. Her şey uzaktan göründüğü kadar planlı ve düzenli olmuyordu. Her -mış/-miş arkasında aklını orta yerde kaybettiğinden kalabalıkla boğuşan bir çocuk ağlıyordu. Avuç içlerinden habersiz kalabilir mi bi insan? Bazı insanların kim olduğuyla ilgilenemeyecek kadar bittiği anlar oluyordu işte. Ne sorular vardı buna sorulabilecek, ne de cevaplar bir şeyleri değiştirirdi. Adam umutla devam ettiğini sandı yola. -Sanrıdır yol, bir adım atıp sona geldiğine inanırsın. ve adım atamayana dek ilk adımı hep sen atarsın. Ben. Olduğum yerle ilgili en ufak bir fikre sahip değilim ve beni en çok korkutan şey yine ben oldum. Gördüğüm ve dokunduğum hayaller arasında gel-gitler yaşayan düşmüş bir yıldızın göğe ulaşamamasıyım. Sevmeye başladığım her şeyin kaybetmeye başladığım her şeye dönüşmeyi prensip edindiği bir döngüde kendime yer yok. Yanlış eğitilmiş bozuk bir nesiliz biz. Mesela insanların soyutluğundan bahsedilmedi hiçbirimize. Kim demiş duyguların duyu organlarıyla algılanamadığını, bu bütün bedenimde hissettiğim alışılmışlık ne peki? -kokusunu bile tanıyorum. Hiçbir şeyin beni şaşırtacak bir sonu yok. M.E "Saat dört sularında avizeden umutsuzlanırım ben, gece yarısına doğru da yelpazeden umudumu keserim, tutukluların cigaralarından umutsuzlanırım." -Andre Breton
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|