Kendimizden öncekilerin öğütlerini önümüze ısıtıp getirirler.Öğütler,günde üç öğün yiyip yuttuğumuz sofra meseleleri olur. Duyup sustuğumuz,aslında gerçeğini bilip itiraf edemediğimiz meseleler.Üç sokak aşağısı araba tamirhanesi,beş yukarısı avm olan hayatlar serilir de önümüze, neden arkamıza baktığımızı anlatamayız. Bir bir,saymayı unutur gibi toplanırız.Kafa toplamak değil.Dağınıklığı toplamak değil.Anı olsun diye her sakız ambalajı ile doğum günümüzde aldığımız 11 sayfa yazıları toplamak değil.Dış etkenler tarafından,normal koşullarda bir arada duramayacak parçalarımızın bir bütünmüş'lük üstlendiği bir toplanmak.Toplu durmak.Toplum içinde kendine çok güzel yalanlar edinip,akşam eve geçince kendini inandırdığın toplu durmalar. Dağılmışlar da ne olmuş? Annemin çocukluk arkadaşı,sevmediği bir adamla evlenip de sevdiği adamı öldürmemiş mi? Dedem,babaanneme var olmak adına şans bile vermemişken, halam kendisine saygısını yitirip arabanın altına yatmışken, kardeşim bilmediği her şeyin ağırlığı altında saatlerce uyurken, insanların tamamı bir yerlere savrulmuş da-dağınık kalmış da-ne olmuş? Doğru olmak istemeyen birini doğrular içinde boğarlar.Yanlış olur.Kişi yanlış olur,olay yanlış,zaman ve mekan yanlış ve koskoca bir hayat yanlış. Evler boyanır da yaşananların üstü kapanır mı? Kendi olamadıktan sonra herkesin söylediği şey olan bir kadın gece kesinlikle uyuyamaz. Her sabah gözünü açısına da uyanmak denmez. Eksik olmasın, hayatlara giren herkes,kendi keyfince bir miktar çalar gider. Daha hafif hissedilmesi gerekir geceleri- Bizden alınanlar,üzerimize ölür kalır da kendimize itiraf etmelerimiz çok geç vakitleri bulur. Yılların sonu gelmez,sonların bile sonu gelmez. Yaşanan ve sokaklara boylu boyunca utanç düşüren her şey,tarihin şimdiki zamana olan saygısızlığından. İnsanın çıktığı her yolculukta bir uğurlayanı olmalı, Zamanın kalp üzerine tuğlalı duvarlar inşa edemeyeni, Bu soğukların el titretmeyeni, Vedaların üzmeyeni, gündelik hayatında sahil kenarında,kuma gömülmüş koca bir hiç gibi hissetmemeli insan. Yosun tutmaya olan meraktan,yüze vuran suya hasret kalanlara dönüşülür kıyı köşelerde. Çok oldu, mekanlarda iki saniyelik aralıklarla gözleri eskiye dalıp giden insanlar bilir. Göklerden yerlere,denizlere,kumlara,asfalta oyulmuş çukurlara,çöp kutularına akar gider böyleleri. Bulutlara karışır,şansı varsa bulut olur,yağmur olur,gözyaşı olur. ve karanlık kahvelerde tıraşı uzamış adamlardan huyları öğrenilir eski sevgililerin. Çetelesi tutulmuş insanlar koleksiyonuna bir başkasını istemezken, süratsizlikten çakılınır yerlere,ve kaçılamaz gelmekte olan bir yeni kişiden. Umut ile umutsuzluk taşır 'yeni'. Tüm bunlar, pek aşikar olan hayal kırıklıklarının siktiriboktan belediye başkanlarına attırılan temeli. Tanrı,az önce doğar,müsaadenizle. Yenilere çocuk,eskilere yaşlı kalır. Dualara sağır, acılara hissiz. Kendine kitap kabullenen toplumlar için edebiyattan absürd şekillerde kopuk yaşamaktayız. ve her şeyin bağlı olması,her yazının elli sayfa tutması,her cümlenin mantık içermesi gerekmemekte. Sevmek lazım. Ölebilme yeteneği olan varlıklar olarak, vazgeçmeden sevebilme kurslarına katılımın artması lazım. Kursların açılması lazım. Sevmek ama böyle,bekler gibi,karşılar gibi,kavga eder gibi,saç okşar gibi,nefes verir gibi,sarılır gibi sevmek. Tanımadığın bir koku omzuna yaslanır-yine Başka dillerde yok olmayı öğrenirsin Öğretmek istersin Kokularını unuttuğumuz insanlar yine de hayatımıza girmiş sayılır mı? Bir bir, saymayı unutur gibi, kalkıp gidilir haber verilmeden. Kısacık anlarda olur kocaman olaylar. Sarılmak kısa bir andır.Sarıldığın kişide,onu hemen bırakmak için sarıldığın hissi yaratmak saniyenin üçte biri.Sarılma sürecini dört şey oluşturur,iki insan,sarılan kişinin bırakılmak istemeyişi,saranın gitmeye olan hevesi.İki insan hiç ' bir ' olamaz.Olamaz. Melis.
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|