Pencerenin hemen dibinde yatağım.Normal tek kişilik yataklardan daha büyük.Ama tek kişilik.Üzerinde açık mavi bir battaniye var.Hemen solumdaki pencereden dolayı psikolojik bir şekilde üşüyorum ve battaniye lazım oluyor.Hava yağmurlu,güneşli olacağını okumuştum oysa.Neyse,böyle de güzel.Etrafıma sürekli gösterip durmadığım yaşama sevincime yanlış hava tahminleri etki edemez.Balkondan atlamayacağım,kafama sıkmayacak ya da tüm hapları aynı anda ağzıma atmayacağım.Her şeye rağmen değil,her şey ile seviyorum çünkü yaşamı.Sıfatları birbirinden üstün bir topluluk içinde bizi eşit yapan tek şey yaşayabiliyor olmak.Bir bok bilmeden,hiçbir şeyden kesin emin olmadan yaşayabiliyor olmak.Bazı şeylerden emin olduğumuz zamanlarda bile kesin konuşmuyor olmak.
İsimler verdiğimiz o içi geniş anlamlarla ilgili hiç bilgimiz yok.Ölmek,yaşamak,yemek,sevmek,gitmek,gelmek..belki de yaşamakla kast etmek istediğimizin adı aslında ölmektir-falan.Gerçekten kurallarını kendi kendimize koyduğumuz çeşitli oyunlar oynayıp adına 24 saat diyoruz her gün.Bu, bizi sarsılmaz bir netlik ile çok aynı ve eşit yapıyor.Bu noktadan ilerisinde işler değişiyor tabi.Havanın güneşli olmamasına duyabileceğim nefret, beni buradan alıp beş blok ötedeki kahvecide insanlarla sohbet etmek zorunda bırakabilirdi.Bazıları dayanamaz kendiyle kalmaya.Kendi sesini duymaktansa,başkalarına sürekli saçma sapan hikayeler anlatır durur.Ben de öyle olabilirdim bugün.İşler değişirdi.Sırf Au Paradis almak için onca yol yürümez,dönerken O'na rastlamazdım.Size bunları anlatmak için on dakikalık aralar verip geçen gün sahaftan aldığım gramafonumla oynayamaz,dünyada kahverenginin bir tane daha tonu olduğunu keşfedemez,insan vücudunun aşk-sevgi-hormon üçlemesinde savrulan bir duygusallığa yol açtığından böyle emin olamazdım.Cümlelerde kullandığımız siktiri boktan bir kelime bile karşıdaki ile ilişkimize çılgınca etkiler ederken,bugünkü uyduruk hava raporuna kafayı takmamam hayatımı değiştirmiş olmazdı. İşte böyle ufak tefek değişiklikler olup bitiyor.Haberimiz yok bazen,bazen de böyle gözler önünde.Geceleri uyumama sebebim bu.Kaçırmamak gidişatı.Elde tutmak.Keşke kendi zamanımı uyumayarak saklayabilsem ve hediye edebilsem benden daha çok hakeden birilerine. Arkada The King of Limbs,sürekli değiştirip duruyorum albümleri.Boş duramıyorum,öylece oturup sadece müzik dinlemek içimi rahatsız ediyor.Sanki 1 saat bomboş otursam,bir şeylere yenik düşebilirim gibi.Sigara yakıyorum.ya da kendi kendini yakıyor sigara.İçmiyorum.Bakıyorum.En son 3 ay önce içmiştim.Bazı günler canım herkesin yaptığı şeyi yapmak istiyor.Öyle günlerde tek bulabildiğim şey sigara.Sanki sebepsiz yere üzerlerine sinen umutsuzluğa aşık tüm insanlar.Bizim kapıcı da,üst komşunun oğlu da,eski sevgilim de,babam da hatta sen de.Ben ise o umutsuzluğun üzerimde nasıl duracağını merak ediyorum.Hepimiz aynı şeyi giyersek belki üzerimizden kalkar bu ağır yük diyorum.Kalkmıyor,kalkmadıkça da kendi kendine yanıyor bir sigara. Büyük ihtimalle bu yazıya başladığımda penceremden aşağıda bekleyip duran arabaları izliyordum.Şimdi ise sigara biterken yine birkaç araba takılıyor gözüme.Üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin,içimizin geçmeyeceği şeyler yaşarız.Bir önceki ile aynı harikalıkta,aynı durgunlukta,huzurda,heyecanda,belki hızla belki yavaşça,belki öncekinden çok daha farklı bir boyutta.Böyle arkada çalan duran müzikler olmasa,unutup gideceğimiz ama arkada illa ki müziklerin çaldığı olaylar.Birkaç özensiz dokunuşun silinmeye mahkum olup da notalara tutunmasıyla yıllar sonra da tenimizde yer edebileceği gerçeği. "And in the silence I suddenly understood the many ways a person can die but still be alive." Melis.
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
Melis Erdoğan
Bu blogta yer alan her yazı, içerikte aksi belirtilmedikçe (alıntı vb.) blog yazarına aittir. dontfinishanyht©Copyright Tüm Yazılar
February 2024
|